Pamukkale Hierapolis

Asırlardan bu yana pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan Pamukkale eşsiz görünümü ve topraklarında barındırdığı tarihin izleriyle Türkiye nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Termal suları ile pek çok ziyaretçisine şifa veren bu sular, oluşturduğu travertenleri ile de adeta görsel bir şölene imza atmaktadır. Pamukkale, her derde deva şifalı suları ve travertenleriyle, görenleri şaşkına çevirmeye devam ediyor.

Antik kent Hierapolis ile iç içe olan Pamukkale, kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta. M.Ö. 197 yılında kurulan Hierapolis, Hz. İsa nın havarilerinden St. Philip in burada öldürülmesi ve onun adına anıt mezar yaptırılması nedeniyle, inanç turizmi açısından da öne çıkıyor. Yapılan kazılarda bulunan tarihi eserler, Hierapolis Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Özellikle Roma İmparatorluğu Döneminde Hierapolis ve çevresi tam bir sağlık merkezi durumundaymış.

Pamukkale

O yıllarda antik kente ve etrafına kurulan 15 ten fazla hamama binlerce insan gelir ve sağlıklarına kavuşurlarmış. Bugün antik havuzu meydana getiren İ.S. VII. yüzyılda oluşan depremdir. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan ( İ.S. I.yy ) portik bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmıştır.

Pamukkale

Antik Havuz
Antik Havuz, Pamukkale nin en önemli simgelerinden biridir. Özellikle sağlığa faydalı olan suyu ile dünyanın sayılı havuzlarından biri olarak kabul edilir. Yılda binlerce kişinin yüzdüğü bu havuz, birçok hastalığa da iyi gelmektedir. Antik Havuz, suyun sıcaklığı nedeni ile rahatlatıcı bir etkiye sahip olmasının yanı sıra, birçok hastalığın geçmesi konusunda da etkilidir. Bu konuda yapılan araştırmalara göre Antik Havuzun suyu, kalp hastalığı, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir ve damar hastalıklarına, içildiğinde de spazmlı midelere çok iyi gelmektedir. Bu da Roma Döneminden itibaren Antik Havuzun etrafında sürekli olarak sağlık merkezlerinin kurulmasının nedenini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Pamukkale

Tiyatro
Grek Tiyatrosu tipinde yamaca yaslanmış 300 ayak ( 91 m ) tüm cephesiyle birlikte korunabilen büyük bir yapıdır. İnşasına İ.S. 60 yılında olan büyük bir depremin ardından Flavius lar döneminde İ.S. 62 yılında başlanmıştır. Hadrian döneminde ( İ.S. 117 – 137 ) inşa halindedir. Yapı Severuslar döneminde İ.S. 206 yılında tamamlanmıştır. Sahnenin gerisinde arka duvarı süsleyen üst üste sıralanmış 3 sütun dizisinden, alttakiler sekizgen kaideler üzerinde yükselir ve yivsizdir.

Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, tiyatroda yer alan kabartmalı frizlerde, Apollon ve Artemis in doğuşu ve dini ayin sahneler, Dionysos, Satyr ve Menad lardan oluşan eğlence sahneleri, Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki ( Giganthomachi ) savaşlar, yer altı tanrısı Hades in tanrıça Persephone yi yer altına kaçırması gibi mitolojik konular ile Hierapolis kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral kapısı üstünde İmparator Septimus Severus un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir. Kabartmalar, stillerinden de anlaşılacağı üzere değişik dönemlerde farklı ustalar tarafından yapılmıştır.

Pamukkale

Apollon Tapınağı
Apollon Tapınağı, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerinde kurulmuştur. Yerli halkın en eski dini merkezi olan bu yerde, Apollon bölgenin ana Tanrıçası Kybele ile buluşmuştur. Eski kaynaklar, Ana Tanrıça Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildirirler. Apollon Tapınağı nda üst yapıya ait kalıntılar İ.S. III. yüzyıldan geriye gitmemekle birlikte, temeller Geç Helenistik Döneme kadar uzanmaktadır. Tapınak, daha geç bir döneme tarihlenmekte, fakat müzede bulunan iki ion bir korint düzenindeki nefis başlık ile bazı mimari parçalar İ.S. I. yüzyıla tarihlenmekte ve daha eski çağlara dayanan bir tapınağın varlığına işaret etmektedir.

Apollon Tapınağı ndan günümüze kalan mermer merdivenden başka, mermer levhalar ile kaplı ve silmeli kornişleri olan bir podyum görülmektedir. Cephesi iki ante ve arasında yer alan iki sütun ile bezelidir. Tarihlenmesi ante ve başlıklarında, cella duvarında ve tabanında kullanılan yazıtlı bloklar sayesinde yapılabilmektedir. Bir tanesinin üzerinde Apollon kehanetine ait bir yazı okunmaktadır. Tapınak mimari bezemelere göre İ.S. III. yüzyıla tarihlenmektedir.



Hamam Kilise
Çok eski olan bu yapı İmparatorluk Çağı nın ortalarına tarihlenir. Traverten dikdörtgen bloklardan inşa edilmiş bu yapının, yan duvarlarındaki büyük kemerler görülebilmektedir. Kentin merkezindeki tonozlu Büyük Hamam yapısı ile kıyaslanabilecek bir mimariye sahiptir. Hamam yapısı VI. yüzyılın I. yarısında, Hierapolis, Phrygia Pacatiana nın başkenti olduğu zaman, kilise olarak yeniden düzenlenmiştir. Kiliseye dönüştürülmüş olan bu yapıda, girişin kuzeyinde yer alan bir mekanın duvarını, dört sütunlu bir potigi çevirmek için kullanmışlardır. İki büyük kemer ile oluşturulmuş olan kilisenin girişi, Bizans Kapısında olduğu gibi bir kemere sahip diğer bir küçük kapıya yaslanmıştır. İyi durumda korunmuş olan büyük mekanda, kemerlerle oluşturulan 6 adet niş yer alır. Bu kemerleri taşıyan duvarlar eklenmiş ve duvarlara açılan geçitlerle de tonozlu geçişler elde edilmiştir.

Bizans Hamamı
Bizans Hamamı, sur sisteminin inşasından hemen sonraki bir döneme tarihlenmektedir. Yapı Agora nın güney stoasının yıkıntılarının üzerine inşa edilmiştir. Hamam binası, kentin girişinde hemen kapi ve nymphaeum dan sonra yer alır ve kamu yararına yapılmış olan bu yapı, sur duvarlarından dar bir yol ile ayrılır. Apsisli bir mekan sifalı havuzu ve hypokaust sistemi ile calidarium olarak yorumlanır. Kazılarla ortaya çıkartılan mekanın çatı örtüsü, yıkıntı halinde elimize geçen parçalara göre tuğla bir kubbe ile örtülü olmalıydı. Bu yapının kazısının tamamlanması ile İmparatorluk Dönemi kamu hamamlarında Ortaçağdaki İslam dünyası hamam yapılarına geçişteki tipoliji ile ilgili önemli bilgiler elde edilecektir. Yapı, arkeolojik verilere göre, bütün kenti tahrip eden, VII. yüzyıldaki depremden sonra terk edilmiştir.




Büyük Hamam
Bugün Hierapolis Arkeoloji Müzesi nin kurulu olduğu Büyük Hamam yapısı, kentin güney batısında, traverten kanallara açılan bir bölgede yer alır. I.S. 60 yılında Nero döneminde yaşanan büyük depremden sonra, kentteki inşaat faaliyetleri sırasında önemli bir su kaynağından yararlanmak üzere, I.S. II. yüzyılda yapılmıştır. Kaynaktan çıkan sular vadiye akmadan önce hala bu hamamın yıkıntıları üzerinden geçmektedir.

Hamam, bölgede bol miktarda bulunan traverteni çalışmakta usta olan, yerel isçilerin bir tas yapıtıdır. Akan suyun kalker oluşturma gücü nedeniyle, bugün orijinal tabanı 4 metre kalker altında kalmış olan yapı, iki mekanda korunmuş, diğerlerinde ise onarım yapılmıştır. Bugün müze olarak kullanılan mekanlar antik çağda hypokaust sistemi ile ısıtılmaktaydı.. Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait kazılar sırasında bulunan, bir çoğu ithal sırlı kapılar, hamamı kullananların bu dönemdeki zenginliğine dikkat çeker.

Cadde ve Kapılar
Yaklaşık 1 km uzunluğundaki kentin en önemli ve geniş ana caddesi, kenti bir ucundan diğer ucuna ikiye böler. Kuzey – güney doğrultusunda uzanan bu caddenin iki tarafında sütunlu revaklar ve önemli kamu yapıları vardır. Her iki ucunda anıtsal kapılar bulunmaktadır. Kapılar zafer takı görünümünde, kemerli ve yanlarında kuleleri bulunmaktadır.



Frontinus Kapısı: Roma Döneminde kentin anıtsal giriş kapısını oluşturur. 14 metre genişliğindeki ana caddenin başlangıcında yer alan kapı, yerleşim birimini geçerek Laodikeia ve Collosai’ya giden ana yolun ve Güney Kapısı nın karsı ucunda yer alır. Kapı düzgün traverten bloklardan inşa edilmiş üç kemerli girişi basit bir korniş ile süslüdür. Ayrıca Helenistik Dönemin kapı geleneğini hatırlatan yuvarlak planlı kulelere yaslanmıştır.

Kuzeyde, iyi korunmuş, üç gözlü ve iki yanında yuvarlak kuleleri olan kapının frizinde İmparator Domitian a ithaf edilmiş Latince ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır. Bu yazıttan dolayı buraya Domitian Kapısı veya Roma Kapısı denir. Kapının Asya Prokonsülü Julius Sextus Frontinus tarafından I.S. 82 - 83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir. Bu nedenle kapıya Frontinus Kapısı da denilmektedir. Bu kapıdan güneye inen yolun surla kesiştiği yerde I.S. 5. yüzyıla tarihlenen Kuzey Bizans Kapısı vardır. Güney Roma Kapısı: Kapı, Lykos nehrine doğru alçalan tepeye açılır, büyük Honaz Daği nin tam karşısında yer alır, özellikle gün batımında mavinin tüm tonları ile oluşan nefis bir manzaraya sahiptir. Kapı, traverten bloklar ve içinde mermerin de bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. İki adet dörtgen planlı kuleye yaslanmıştır.

Kuzey Bizans Kapısı: Hierapolis kentinin Theodosius döneminde (I.S. IV. yy sonu) yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey Kapı, Güney Kapı ya simetrik olarak Bizans Döneminde kentin anıtsal girişini oluşturur. Agora nın yıkıntılarından alınan devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir. Girişin iki yanında, şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran aslan, panter, gorgo başı ile bezeli dört adet konsol günümüze ulaşmıştır.
Güney Bizans Kapısı: İ.S. V. yy da inşa edilmiştir. Traverten bloklar ve içinde mermerlerin de bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeydeki kapıda olduğu gibi 2 adet dörtgen planlı kuleye yaslanmış ve tek parça arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile şekillenmiştir.

Pamukkale

Pamukkale nin binlerce yıldır yerleşim merkezi olmasını sağlayan şifalı termal su, bölgenin dünyaca ünlü beyaz travertenlerinin de hayat kaynağı. Pamukkale deki termal havuz, yaz - kış ısısı değişmeyen 35 derecelik suyuyla bölgeye gelen turistlerin keyifli zaman geçirmesine de imkan sağlıyor. Pamukkale nin hemen yakınındaki Karahayıt ve Gölemezli deki termal kaynakların romatizma, kalp, mide, damar sertliği, tansiyon ve deri rahatsızlıklarına iyi geldiği ifade ediliyor.

Pamukkale

Pamuksu görünümü ile görenleri kendisine hayran bırakan Beyaz Cennet Pamukkale nin şifalı termal suları yüzeye çıkmasının ardından içerisindeki kalsiyum karbonat çökelir. Bu yapı başlangıçta yumuşak bir jel halindedir. Zaman içinde sertleşmekte " TRAVERTEN " olmaktadır. Pamukkale nin binlerce yıldır yerleşim merkezi olmasını sağlayan şifalı termal su, travertenlerin de hayat kaynağıdır. Travertenler Denizli nin dünyaya açılan penceresidir.

Pamukkale

Traverten sözcüğü, İtalya da geniş traverten çökeltilerinin bulunduğu Tvoli nin, Roma zamanındaki adı Tivertino dan gelmektedir. Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35 – 100 °C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik devirlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan 60 - 70 metrelik kısmı çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülür. Burada su, ortalama 240 - 300 m yol kat eder. Kat kat havuzcuklarında ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta bir jel halindedir. Zaman içerisinde sertleşmekte ve Traverten olmaktadır.

Pamukkale

Karahayıt
Denizli ye 23 km uzaklıktaki Karahayıt, kırmızı sularının içerdiği minerallerle sağlık kaynağı olma özelliğini taşıyor. Pamukkale nin 5 km kuzeyinde yer alan Karahayıt, Roma döneminden bu yana bir şifa kaynağı olarak ziyaretçilerinin akınına uğramıştır. Çoğu zaman Pamukkale deki termal suların bir tamamlayıcısı olarak uygulanan şifalı kırmızı sular, tek başına uygulandığında da pek çok hastalığa şifa vermektedir. Karahayıt, oluşum olarak Pamukkale ile benzer özellikleri taşısa da sudaki mineralleri bakımından ayrı özellikleri bünyesinde barındırır.




Ana Menü