Selçuk

Kuzeyden Torbalı, doğudan Tire, güneyden Germencik, ve güney batıdan Kuşadası İlçeleri ile çevrili olan Selçuk tarihi ve arkeolojik durumu yanında tabiat güzelliklerine sahip olması, coğrafi bakımdan zenginliği ile ayrıcalığını ön plana çıkarmıştır. Zeytin, pamuk, üzüm, narenciye ( özellikle mandalina ve şeftali ) ilçe halkının başlıca gelir kaynağıdır. Bunun yanı sıra turizm de İlçe ve ülke ekonomisinin kalkınmasında önemli rol oynamaktadır.

Batı Anadolu nun bağrından çıkan Küçük Menderes Nehri, geniş bir ova ile ilçeye 3 km kuzeyinden geçip, 9 km batısından denize dökülür. Doğusunda yükseklikleri pek fazla olmayan Maden, Kayser ve Sarıkaya dağları, Güneyinde ise; Eteğinde büyük bir medeniyetin kurulmasına sahne olmuş Bülbül Dağı vardır. Kuzeybatısında içinde, Kuş Cenneti ve üç doğal gölete ( Çakal, Gebeklise ve Cevaşır ) sahip olan Selçuk ta, doğa çeşitli kuşların barınmasına olanak sağlamaktadır. Selçuk yüzölçümünün, % 49 gibi büyük bir bölümünün ormanlık alan olması, İlçenin doğal deseninin zenginliğini oluşturur.



1426 tarihinden sonra Osmanlı hâkimiyetine giren Selçuk, aynı zamanda üç dinin yayılması ve genişlemesinde de rol oynamıştır, hatta eski çağlarda putperestlik dünyasının paganizmin merkezi olmuştur. Selçuklulara ait birçok tarihi ve kültürel eserleri barındıran Selçuk, 1914 yılında Ayasuluk adı Akıncılar ismi ile anılırken, 1957 de İzmir in ilçesi durumuna getirilmiş Turistik bir İlçedir.



Yedi Uyuyanlar Mağarası
Vedius Gymnasiumu yanından doğuya doğru dönen asfalt yol, Yedi Uyuyanlar Mağarasına ulaşır. İmparator Decius zamanında yaşayan yedi Hıristiyan genç, İmparator Tapınağında yapılması gereken kurban sunma işlemini yerine getirmek istemedikleri için, kentten kaçıp buradaki bir mağaraya saklanırlar. Yedi genç bir süre sonra uykuya dalarlar. Uyandıktan sonra yiyecek almak için kente gittiklerinde, yalnız bir gece değil 200 yıl uyudukları ve Roma İmparatorluğunun her yanında Hıristiyanlığın yaygınlaştığını öğrenirler. Durumu haber alan imparator Theodosius II, bunu " Resurrection" yani ölümden sonra insan ruhunun yeniden dünyaya geleceği inanışının bir göstergesi olarak kabul eder.

Yedi genç öldükten sonra büyük bir cenaze töreni yapılır ve gömüldükleri mağaranın üzerine bir kilise inşa edilir. 1927 - 28 yıllarında burada yapılan kazılarda, bir kilise ile yüzlerce mezar bulunmuştur. Mezarlarda ve kilisenin duvarlarında kutsal kabul edilen Yedi Uyuyanlara hitaben yazılmış yazıtlar vardır. Yedi Uyuyanlara mümkün olduğu kadar yakın gömülme arzusu, yüzyıllar boyunca sürmüştür. Azize Maria Magdalene de burada gömülüdür.



Ayasuluk Kalesi
Kale, Bizans çağında yapılmış olmasına rağmen görünen kalıntıların büyük bir çoğunluğu Selçuk ve Osmanlı çağlarına aittir. Biri güney, diğeri de batıya açılan iki giriş kapısından, batıdaki daha anıtsal bir yapıya sahiptir. On beş burçla tahkim edilmiş surların büyük bir kısmı restore edilmiştir. Rivayete göre St. John ( Fransızca St. Jean ), İncilini bu kalede yazmıştır. Ayasuluk Tepesi Erken Hıristiyan, Bizans ve Selçuklu devirleri boyunca iyi tahkim edilmiş bu kale ile savunulmuştur. Halen ayakta duran sur, Erken Hıristiyanlık devrinde inşa edilmiş olup sonradan Selçuklular zamanında büyük bir restorasyona uğramıştır. Kale duvarındaki ana giriş kapısı Roma yapılarından alınmış taşlarla M.S. 6. y.y. da yapılmıştır. Kalenin içinde küçük bir şapel ve sarnıçlar vardır. Eski bir Bizans kilisesi olan bu yapının da sonradan su sarnıcı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.



Belevi Mauseleum
İzmir yolu üzerinde Selçuk’tan 13 km. uzaklıktaki yol kavşağının doğusunda, Belevi beldesinde bulunan bu anıt, dünyanın yedi harikasından biri olan Halikarnassos Mausoleumu’ndan sonra Anadolu’nun en büyük ve en yüksek mezar anıtıdır. Hellenistik Çağ’a tarihlenmektedir. Ayrıca M.Ö. 246’da Efes’te ölen Seleukos kralı Antiokhos II nin mezarı olduğu da ileri sürülür. Belevi Beldesi sınırları içerisinde, kuzeybatıda bulunan yüksek dağlar üzerindeki kale ise Keçi Kalesi olup görünüşü ile insanın tüylerini ürpertir.

Belevi Anıtının bulunan parçalara göre 11.37 m. yüksekliğinde olduğu saptanan podium kısmı, yerli bir kayanın dört bir yanının güzel işlenmiş bloklarla kaplanmasından oluşmuştur. Kaya kütlesinin güneyi, içeriye doğru bir mezar odası halinde oyulmuş ve buraya halen Efes Müzesi’nde korunan lahit yerleştirilmişti. Podium üzerinde, her dört yüzünde sekizer sütunu olan Dor düzeninde bir peristasis yer alıyordu. Bulunan parçalara göre ikinci katın korniş düzeyine değin yüksekliği 11.32 metredir. Anıtın toplam yüksekliği, çatı olmaksızın yaklaşık 23 m. olup, çatının ne şekilde bittiği konusunda bilgi verecek parçalar bulunamamıştır.



Su Kemerleri
Selçuk ilçesi içindeki Bizans Dönemi kalıntılarından bir diğeri de Su Kemerleridir. Doğu yönünden gelip Ayasuluk Tepesine doğru giden Bizans su yolunun kalıntılarını tren istasyonu çevresinde ve asfaltın iki tarafında görmek mümkündür. Restore edilmiş haliyle su kemerleri bugün Selçuk un simgesi olan Leyleklerin barınma ve üreme yerleri olmuştur. Bir diğeri de Selçuk - Aydın karayolunun 6. Km.sindeki Gaius Sextillius Pollio Aquaduct ü olarak tanınan ve Agustus döneminde yapılmış olan Su Kemeridir.

İlçenin tarihi, doğal ve sahip olduğu değerler itibari ile büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Antik Efes Harabeleri, Meryemana Evi, ayrıca Hazreti İsa'nın Havarisi St. Jean ın mezarı ve kilisesi ile birlikte Türk Selçuklu Mimarisinin en önemli örneklerinden İsabey Camii, Selçuk Kalesi, Su Kemerleri, Hamam ve Kümbetler, Efes Müzesi ile Son Osmanlı Mimarisi örneklerine sahip Şirince Köyü yerli ve yabancı turistlerin ilçeyi ziyaret sebepleri olmaktadır. Ilıman iklimi ayrıca Ege Denizi sahilinde yer alması, deniz turizmini de giderek artırmaktadır. İlçedeki konaklama tesisleri daha önceki yıllarda ev pansiyonculuğu şeklinde idi. Son yıllarda bu konuda oldukça ilerleme kaydedilmiştir.




Ana Menü