Sillyon Antik Kenti

M.Ö. IV. yy. da kurulan Sillyon Helenistik öncesi, Helenistik, Yunan, Roma, Bizans ve Selçuklu devirlerini yaşadığı kalıntılarından anlaşılan, tarihi hakkında az şey bilinen bir kenttir. Perge yi 10 km. kadar Side yönünde geçince solda, yoldan 5 km. içerde, 80 - 90 m. yüksekliğiyle Antalya Ovasına hakim 160 – 200 rakımlar arasında değişen genişçe bir plato görürsünüz. İşte Sillyon Antik Kenti bu plato üzerinde kurulmuştur.

Asar köyünün üstündeki kentin adı İ.Ö. 4. yüzyılda Skylaks adlı coğrafyacının metinlerinde geçer. Kentin en eski ismi eski sikkelerindeki Selyviis sıfatından yola çıkılarak Selyon olarak belirlenebilmiş. Sonrasında Silyon veya Siluon a dönüşmüş. Daha sonraki sikkelerde ve yazıtta rastlandığı üzere, bu kentin halkı Sillyeis olarak anılıyordu.

Sillyon

Büyük İskender tarafından başarısız bir saldırı gördüğü bilinen bu kente ait kalıntılar, tepe üzerindeki platformda ve meylin hafif olduğu batı yamacında bulunmaktadır. Bizans Döneminde Piskoposluk merkezi olan kent, tepenin hafif eğimli batı yönü Helenistik çağlardan kalma surlarla çevrilidir. Bu surları kuleler, kapılar ve kente çıkılan yollar tamamlıyor. Kentinin kapısı tepenin batı yanındaki surlar üzerindedir. Tepenin çıkıldığında kuzeybatı yönünde ev kalıntıları, sokaklar, batıda Selçuklu Camii, Bizans Kilisesi ve sarnıç görülmektedir. Tepenin güneybatı eteğinde 8.000 kişilik tiyatro ve yanında odeon bulunmaktadır. Kentin Troia savaşından sonra kurulduğu sanılmaktadır.

Sillyon

Kentin, Perge ile yaşıt olduğu ileri sürülmekte olup, kentin batı yamacında Helenistik devre ait oldukları anlaşılan ve itinalı bir taş işçiliği gösteren surlar, kuleler, bastiyonlar, kapılar ve kente ulaşan patikalar görülür. Kentin anayolu üzerinde bölgenin kaya taşlarından gayet güzel taş işçiliğini gösteren ve sol tarafta yer alan, Helenistik devre tarihlenen bir duvarın en dikkate değer yönü bir sıra halindeki pencerelerdir. Olasılıkla kuzey kısımdaki rampaları gözaltında bulundurmak için inşa olunan bu pencereler çeşitli yükseklikteydiler. Bu pencerelerden bakıldığı zaman büyük bir alan görülebilmektedir.

Sillyon

Komşu Aspendos ile Perge dekiler ile aynı kökene sahip ve aynı ağzı kullanan Yunan kolonistleri, kökenleri farklı yerli halkla beraber burada yaşamışlar. Sillion da bulunan az sayıdaki yazıtların en erkeni Sillion da tek bir ailenin saygın konumunu ve zenginliğini bize anlatıyor. Bu ailenin dışında kalanlar ise genelde fakirdi ancak şehir halkı dikkati çekecek kadar çok gruba bölünmüştü: meclis üyeleri, yaşlılar, ekklesiastlar, vatandaşlar, paroikoslar, azatlılar ve vindiktarioslar. Tabi bir grupta yer alanların bir kısmının başka bir topluluğun da üyesi olabilmesi imkân dahilinde.

Sillyon

Kentin anıtsal kapısı hala ayaktadır. Kent, oldukça tatlı meyilli eski kent yolundan çıkılan tepenin üzerindedir. Yıkıntı yığını ve çalılıklar arasında birçok ev harabesi ve bunların arasında sokak izleri vardır. Bu binaların hemen yakınında yer alan başka küçük bir binanın güzel dekore edilmiş kapısı dikkati çekmektedir. Bu kapının diğer özelliği, bu bölgeye has şivesini ve alfabesini çok iyi şekilde günümüze aktaran bir yazıya sahip olmasıdır.

Sillyon

Kentin ayakta duran binaları arasında büyük bir kule ve bazı Bizans yapıları da dikkate değerdir. Kentin batı tarafının sonunda bir tiyatro ve bir odeon yer almakta olup tiyatronun büyük bir kısmı tepeden kopan kayalarla yıkılmış durumdadır. Eski kaynaklara göre oturma kademelerinin sayısı 50 dir. Sahne binası ile orkestra kısmı yok olmuştur. Odeonun ise güneyindeki düzgün duvarları ayaktadır. Ayrıca tiyatronun ortasında şiddetli bir depremin meydana getirdiği büyük bir yarık göze çarpar. Bu binaların doğusunda, birisinin tapınak olması olası bazı eski bina kalıntıları vardır.

Sillyon

Bunlardan birisinin doğu sütunu göze çarpar. Güney kentin çeşitli yerlerinde yeraltı sarnıçları vardır, Kentin nekropolü platonun batı tarafındadır. Nekropoldeki mezarların çoğu basit toprak mezarlar olup, burada görülen bazı düzgün taşların mezar taşları olduğu kabul olunabilir. Kentin stadyumu çok harap olmuş, ancak sınırları belirli, belirsiz bir haldedir.

Sillyon

Tepe yeni kırıkları beyazımsı sarı olup zamanla koyulaşan kireç taşındandır. Bu taş çok kolaylıkla ikiye ayrılıp kırılıyor.Tepenin yüzeyi eski zamanlardan beri sürekli değişim içindedir. Yukarıda güney kenar uzunlamasına yarıklarla dolu ve bu yarıklar aşağıya düşecek parçaların yerlerini belirliyor. Tepenin güney kenarındaki yarım yuvarlak oyuntu, bazı doğa olaylarının yol açtığı çöküntülerden kaynaklanmış olmalıdır. Böylesi felaketlerden sonra yukarıyı sağlamlaştırmak ve güvenli hale getirmek için alınan önlemlerin izleri görülebiliyor. Bazı kaya parçaları Eski Çağ da yerlerinden kopmuş ve henüz o zamanlarda üzerlerine mezarlar açılmış.

Sillyon

Tepenin güneybatı yamacı basamaklı olmasına rağmen bir giriş için çok dik olduğu düşünülmüştür. Bu yüzden terastan da yararlanılarak yapılan rampa şeklindeki yukarıya çıkış yolu tepenin batı cephesinde ve kısmen buradaki ana kayaya oyulmuştur. Rampa iki yandan yükselerek geliyor. Rampanın çokgen taşlı eski döşemesi kısmen koruna gelmiştir. Yol tepeye doğru döndüğü yerden 20 m önce bir kapıyla kapatılmıştır. Kente giriş köyün içindeki at nalı biçimindeki Perge ve Side de benzerleri bulunan bu kapı ile başlıyor.

Sillyon

Kapı binası 6 metre kenar uzunluklu kare planlı, biri dışta biri içte olmak üzere çift girişli bir yapıdır. Girişlerin her biri 3 metre genişliktedir. Doğu duvarında iki niş arasında bir kapı daha vardır. Kapının eski kısımları özenli bir taş işçiliği ve itinalı derzler sergiler. Girişler veya girişlerden birinin üzeri tonoz kaplı olmalıdır. Kapının 8 metre gerisinde, düzlenmiş kata duvarının içine kaba halde bir niş oyulmuştur. Nişten itibaren 8 metre sonra yol kıvrılıyor ve Güney rampasına doğru devam ediyor. Güney rampayı ovadan tepenin güneyine doğru yayılan yamacı boyunca takip etmek mümkündür.




Ana Menü