Alaçatı Çeşme

İzmir ilinin, Çeşme ilçesine bağlı Alaçatı beldesi, Çeşme yarımadasının ince belinde, rüzgarın kuzeyden güneye, güneyden kuzeye cirit attığı koridorun merkezinde yer alır. Kuzeyinde kumsalıyla ünlü Ilıca, güneyinde rüzgar sörf kulüplerinin olduğu Alaçatı limanı, batısında zeytinlikler ve yeni yeni bağlarla kaplanmaya başlayan Karadağ bulunur.

Yazın hakim rüzgar olan poyraz Alaçatı ya nefes aldırır, kışın ise daha çok esen lodos beldede ılık bir iklim oluşturur. Alaçatı da rüzgarlı gün sayısı ( yılda 330 gün ile ) Türkiye ortalamasının çok üzerindedir, bu da beldeyi dünyanın en önemli rüzgar sörfü merkezlerinden biri yapmıştır.

1850 li yıllarda Güneyi bataklık olan Alaçatı zamanın Sadrazamının Bataklığı kurutun! buyruğuyla Alaçatı nın Güneyindeki tabii limana ulasan bir kanal açılır. Ovalardan büyük hendeklerle drenaj sağlanarak bataklık kurutulur. Açılan kanal daha sonraları gemilerin yanaştığı bir liman olur. Bu çalışmaya zamanın mimari Hacı Memiş Ağa önderlik eder ve adalardan imar işinde çalışmak üzere Rum işçiler getirtir. Gelen Rum işçiler Alaçatı Limanının 1000 m kuzeyinde yeni Alaçatı yı inşa ederek yerleşirler. İşleyebilecekleri tarlaları olmadığı için, büyük toprak sahibi Türkler tarlalarını tesis edip işletmek ve bir süre sonra devretmek koşuluyla Rumlara verirler. Bir anlamda bu, yap - işlet - devret modelidir. İşletme sahibi Rumlar Alaçatı da bağcılığı geliştirirler.



Günümüzden yüzyıl önce Alaçatı dan şarap dış ülkelere ihraç edilir. Alaçatı şarabı dünyanın kaliteli şarapları arasında yerini alır. Bu yüzden Alaçatı kiliselerinin en önemli süsleme figürleri üzüm salkımlarıdır. 1873 yılında Alaçatı da Belediye teşkilatı kurulur. Takriben 19. yy dan önce Alaçatı ve çevresinde, Çeşme, Köste, Çiftlik, Ovacık vs. ile birlikte 45 bin kişi yaşamaktadır. Bu nüfusun 40 bini Rum geriye kalan beş bini Türklerdi.



Hilmi Uran 1914 te Çeşme ye Kaymakam olarak tayin edilir. Göreve başladığından bir iki ay sonra Balkanlar'dan özellikle Yugoslavya, Makedonya, bölgelerinden ilk göçmenler gemi ile Çeşme ye gelir. Göçmenlerin gelişi Rumlar arasında panik yaratır, ve kısa zaman içinde bölgeyi terk ederler. Yugoslavya dan gelen bu göçmenler Alaçatı da iskân edilir. Bağcılığa yabancı olan göçmenler şarapçılığı hiç bilmezler. Selanik ten Makedonya nın Karacaova bölgesinden ve Girit, İstanköy gibi adalardan mübadil göçmenler gelir. Alaçatı da tütüncülüğün gelişmesini sağlarlar. Tütün, kavun yetiştiriciliği ve hayvancılık 198 'li yıllara Alaçatı yı taşıyan unsurlardır. Daha sonra tarım üretiminin yerini esnaflık, kısmen balıkçılık ve turizm almıştır.



1980 li yılların sonuna kadar ekonominin önemli kısmı tarıma dayalı olan Alaçatı da bugün ticaret ve turizm varlığını hissettirmeye başlamıştır. 1500 yatak kapasitesi olan yörede yeni turistlik projeler gelişmektedir. Alaçatı plajındaki sörf istasyonları önemli bir turizm hareketi sağlamaktadır. Halkının misafirperverliği ile başlatılan ev ziyaretleri turistlerin ilgisini çekmektedir. Cumartesi günleri açılan üretici pazarı tüm Alaçatı, Çeşme ve yöre halkına hizmet sunmaktadır.



Otantik Alaçatı evleri, parke taşlı sokaklar ve sörf merkezi ile yapımı devam eden Yat Limanı ve Alaçatı Kanalkent Projesi ile Alaçatı geleceğin önemli turistik merkezlerinden biri olacağının sinyallerini vermektedir. Alaçatı daki ekonomik hayat 1870 – 1914 yılları arasında bağcılık ve şarapçılığın hâkim olduğu canlı ve uluslararası standartta bir ekonomi.1924–1985 yılları arasında tütün, anason, kavun, zeytincilik, hayvancılık ve şarapçılık. 1985 ten sonra turizm ve ona bağlı olarak ticaret.



Alaçatı geçmişten günümüze sanatsal faaliyetlere önem vermiş ve kucak açmıştır. Dört bin kişilik anfitiyatro ve üç yüz kişilik kültür merkezi özellikle haziran ayı sonunda “ Uluslararası Çocuk Ve Gençlik Tiyatroları Festivali ” ile şenlenir. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen rengarenk giysileri ile cıvıl cıvıl tiyatro yapan ve Türkiye nin çeşitli şehirlerinden katılan çocuk ve gençler hep birlikte sanatın dilinde buluşurlar.



Alaçatı da cumartesi günleri geniş kapsamlı pazar kurulmaktadır. Taze sebze, meyve, giyim ve yerli dokuma pazarı. Alaçatı pazarlarında kokular bu kadar cömerttir. Çilek, elma, kavun ve salatalık kokuları birbirine karışıyor pazarın dar yollarından geçmiş enginarların mor çiçekleri, çılgın turuncu kabak çiçekleri. Antik Pazarı na gerdanlıklar, kan taşları, alpakalar, mühürlü yüzükler, gramofonlar ve eski porselenler gelir.



Dünyanın en iyi surf merkezi olarak bilinen Alaçatı Sörf Merkezi, her gün gençlerin akınına uğruyor. Her hafta çeşitli etkinlikler ve yarışların düzenlendiği plajda gençler hem güneşlenip denizin tadını çıkarıyor, hem de eğleniyor. Sörf öğrenmek isteyenlere de ders veriliyor. Bu dersler sonunda tur atabilecek kadar sörf öğrenilebiliyor. Plajda yer alan dükkânlarda ise surf için gerekli her türlü malzemeyi bulmak mümkündür. Alaçatı koyu, Ege kıyılarında yer alan pek çok koydan biri ama iki önemli özelliği onu windsurf yapanların cenneti haline getirmiş. Biri, hiç dinmeyen rüzgârı. Diğeri, denizin kıyıdan altmış seksen metreye kadar bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği.



Haritaları ve kaptanlığı ile tanıdığımız Piri Reis te “ Kitab-i Bahriye ” de “ Alaca at limanında deniz yufkadır ” derken koyun dalgasız olduğunu kastetmiş. Yani onca rüzgara rağmen koyda dalga yüksekliği sörfçülerin tadını kaçıracak boyuta ulaşmıyor. Alaçatı da rüzgâr, yaz boyunca kuzey yönlerinden 15 – 25 kts ( knots ) süratle esiyor. Mayıstan ekime kadar rüzgâr sezonunda yetmişiki milletten windsurf yapanla karsılaşıyorsunuz. Alaçatı daki sörf okulları ile hem koyda hem Alaçatı nın içindeki otel ve pansiyonlar, rüzgar ve deniz tutkunlarını ağırlıyorlar. Alaçatı koyunun bir buçuk metreyi geçmeyen derinliği, aynı zamanda yeni başlayan sörfçüler içinde iyi bir eğitim sahası. Bu özelliğinden dolayı koy, hem ustalar hem acemiler için gözde bir sörf merkezi. Usta delikanlıyla, yeni başlayan kardeşini veya kız arkadaşını birlikte sörf yaparken görebiliyorsunuz burada. Ulusal ve Uluslararası pek çok yarışmanın düzenlendiği koyda.



Alaçatı nın kumlu ve kireçli toprağında yetişen tatlı ve sert kavunu çok ünlü. Yerken genzinizden yoğun kavun kokusu geliyor. Bir de yılbaşı kavunu var. Eylül ayında ipe asıp yere temas ettirmeden saklarsanız, çürümeden aylar sonra da yiyebiliyorsunuz. Alaçatılılar bu yöntemle yeni mahsul kavun çıkana kadar bir önceki yılın kavununu saklıyorlar. Alaçatı nın uzantısı Mersin liman mevkiinde, çipura çiftliği var. Buradan günlük taze balık alınabiliyor. Mevsiminde küçük körpe sakız enginarı leziz oluyor. Hemen hemen her dondurmacıda sakız dondurması var. Ayrıca muhallebi ve sütlaca da karıştırılan sakız reçeli de bulunuyor. Yarımadanın karşısında Sakız Adasından getirilen sakızlar kullanılıyor. Adada sakız ağaçlarından sakız damlalarını tek tek çocuklar ve yaşlı kadınlar topluyorlar. Nedeni ise sabırlı olmaları.




Ana Menü