Demre

Myra - Simena - Kyenai ve Andriake gibi antik kentlere ev sahipliği yapan Demre Antalya körfezinin batısında Teke Yarımadası nın güneyinde yer alan bir ilçe olup, doğusunda Finike, batısında Kaş, güneyinde ise Akdeniz ile sınırdır. İlçenin toplam olarak yüz ölçümü 47.322 hektar olup, tarım arazisi 5.350 hektar, çayır mera 50 hektar, orman arazisi 31.922 hektar, su yüzeyi 300 hektar, tarım dışı arazi ise 9.600 hektardır.

İlk defa 1904 yılında Eynihal adıyla köy statüsüne kavuşan Demre 6 Haziran 1968 yılında 4 köyün birleşmesiyle Belediye 4 Temmuz 1987 günü Kale adıyla ilçe olmuştur. İlçe 2005 yılında Demre adını almıştır. Üç tarafı dağlarla çevrili bulunan ilçenin kurulduğu arazi Demre Çayının getirmiş olduğu verimli alüvyonlu topraklardan meydana gelmiştir. Akdeniz ikliminin tipik karakteristik özelliklerinin görüldüğü Demre İlçesinde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağmurlu geçer.



Myra
Myra ( Demre ) her zaman Likya nın en önemli şehirlerinden birisi olarak bilinir. En erken sikkeler M.Ö. 3.yy tarihlenir. Fakat şehrin en azından M.Ö. 5.yy da kurulduğu tahmin edilmektedir. Roma egemenliği döneminde Myra gelişmiş ve zenginleşmiş şehirliler sivil projelere cömertçe para yardımında bulunmuşlardır. Sen Pol Roma ya gitmek için Andriake Limanından hareket etmeden evvel M.S. 6.yy da şehri ziyaret etmiştir. Bizans döneminde Myra önemli bir idari ve dini bir merkez olmuştur. Piskoposluk merkezi de olan Myra da St. Nicholaus IV. yüzyıl başında Piskopos olarak görev yapmış; halka kendini sevdirmiş, inancı uğruna çok acılar çekmiştir.

Myra o zamandan sonra hep haç yollu yapılan bir yer olmuştur. Bu bakımdan Demre Hıristiyan Dünyasının her bakımdan ilgisini çekmiştir. Her yıl 6 Aralık ta Noel Baba etkinliklerini yapmak geleneksel hale gelmiştir. Myra gibi önemli bir şehirden kalabileceği beklenen kalıntıların bir çoğunu bugün Demre de göremiyoruz. Likya nın en büyük tiyatrosundan kalanlar bugün ayaktadır ve bu aynı zamanda Likya nın en iyi korunmuş tiyatrosudur. 29 oturma sırası ve 9 - 10 bin seyirci kapasiteli tiyatro tepeye yaslanmıştır. Bugün bile bazen festival ve oyunlar için kullanılmaktadır.



Myra metropoli muhtelif tip Likya mezarlarını önemli örneklerini ihtiva etmektedir. Tiyatro doğu ve batı metropoli diye ikiye ayrılmış ve Myra nın arkasında yükselen kayalık, tepede kurulmuştur. Kayalar oyularak mezarlar kabartma ve yazılarla süslenmiştir. Başka önemli bir kalıntı St.Nicholaus kilisesidir. Kilise bugün 7 m. toprak seviyesinin altındadır. St.Nicholaus kemikleri kilise içindeki mermer bir mezarda bulunuyordu. Fakat bazı kemikler İtalyanlar tarafından çalınmış ve Bari ye kaçırılmıştır. Bir Rus Prensi 1862 yılında Kiliseyi restore ettirmiş olup, St.Nicholaus Rusya da çok kutsal sayılmaktadır. Ruslar bir kilise çanı ilave ederek kubbeyi bir ilaç tonozu ile değiştirmişlerdir. Bazı kemikleri bugün Antalya Müzesi nde teşhir edilmektedir. St.Nicholaus çocukları, gemicilerin ve ağır işlerde çalışan işçilerin koruyucu azizidir. Bilindiği üzere de bütün Dünya çocuklarının Noel Babasıdır.



Andriace - Çayağzı
Myra nın liman kenti olarak bilinen Andriake, Myra ya beş dakika uzaklıkta olan Çayağzındadır. Her ne kadar Myra nın liman kenti olarak bilinirse de Myra nın yanında müstakil bir şehir olmalıdır. M.Ö. 197 de III. Antiokhos filosuyla Anadolu kıyılarındaki Ptolemaiosların elinde bulunan yerleri alarak Andriake ye gelmiştir. Traian da Myra da konaklarken bu limanın iyi bir şekilde planlanması gerektiğini belirtmiş, ne var ki Traian ın bu fikri kendi zamanında uygulanamamış ancak Hadrian zamanında olabilmiştir.

Andriake kalıntıları, Demre ye yakın kısımda liman ağzında tepenin eteğinde yer alır. Harabede ilk görülen şey şehre su ulaştıran aquadüktlerdir. Liman ağzında görülen görkemli yapı kalıntısı, Roma Devrineden kalma bir meydan çeşmesinin bize kadar gelen kısmıdır. Harabenin en büyük yapısı Plakoma adı verilen agoradır. Bu agoranın üç tarafı dükkanlarla çevrili olup ortasında büyük bir sarnıç bulunmaktadır. Agoranın batısında ise Granarium ( silo ) adı verilen 65 x 32 m ebadında 7 odadan meydana gelen bir hububat deposu yeralır. Bütün odalar birbiriyle irtibatlı olup cephelerinde aynı kapılar bulunmaktadır. Ayrıca yanlarına da bekçi odaları yerleştirilmiştir. Cephesi düzgün taşlarla kaplanmış binanın ara ve arka duvarları poligonal tarzda yapılmıştır. Kapı üstündeki kitabesinden ve orta yerdeki Hadrian ve karısı Faustina nın kabartmasından binanın M.S. 129 yıllarında yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Günümüze iyi bir şekilde gelebilen görkemli silo binasında M.S. V. yüzyılda burada görev yapmış olan Herakleon isimli bir memurun rüyasıyla ilgili kabartmalar da yer almaktadır. Silonun önünde ev kalıntıları ile liman caddesi, caddenin önünde de üstleri yarıya kadar açık gemi barınakları bulunmaktadır. Yamacın batısında gözetleme kulesi yer alır. Limanın kuzey kısmında da Roma Devri ne ait Lykia tipi lahitlerin yer aldığı nekropol sahası bulunur. Burada da iki Bizans kilisesi vardır.



Simena
Kale Köyü eski Simena antik kenti üzerine kurulmuştur. Bulunan yazıtlardan kentin tarihini M.Ö. IV. yüzyıla kadar indirebiliyoruz. Simena kalesi Orta Çağ da kullanılmıştır. Orta Çağ surlarının oluşturduğu iç kalede, kalıntıları birkaç bloktan ibaret olan bir tapınak ile bu tapınakla irtibatlı bir stoada yer almıştır. Ayrıca yine kale içinde, doğal kayaya oyulmuş 7 oturma sırası ile 300 kişilik bir tiyatro yer alır ki bu, Lykia şehirleri içinde en küçük tiyatrodur. Kaya mezarının üzerinde, düzgün bloklardan oluşan Roma Devri duvarı ve onun üzerinde de mazgalları ile geç devir suru vardır.

Burada aynı anda üç ayrı devir görmek mümkündür. Kıyıda, harap durumdaki hamamın kitabesinde " Aperlai halkı ile meclisi ile birliğin diğer şehirleri tarafından İmparator Titus'a armağan edilmiştir " ibaresi bulunur. İkisi ev tipi mezar olmak üzere burada birçok mezar görülmektedir. Kulenin kuzeyinde kalan ev tipi mezarda Lykia dilinde yazıt dikkati çeker. Kale den Üçağız a bakıldığında, buranın ne kadar emniyetli bir doğal liman olduğu görülür.



Kyaenai
Antalya ili Kaş ilçesi yakınlarında bulunan bir antik kenttir. Kaş a 23 km uzaklıktaki Yavı Köyü nün üzerinde bulunan sarp kayalıklarda bulunur. Kyaenai adı koyu mavi anlamına gelmekte, ayrıca " Çınlayan Kayalar " adıyla da anılmaktadır. Bunun nedeni rüzgarın buradaki kayalara çarparak çınlamasıdır.

Şehrin ne zaman kurulduğunu bilenmemektedir ancak ele geçen kitabeler ile şehrin tarihini M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilmektedir. O tarihten itibaren de Kyaenai devamlı iskan edilen bir Lykia şehridir. Kyaenaili zengin lason 16 Lykia şehrine yardım ettiği gibi kendi şehrine de yardım etmiş, imarına çalışmıştır. Bu nedenle de ona Lykia nın en büyük hakimi anlamına gelen " Lykiakn " unvanı verilmiştir. Roma Devrinde büyük gelişme gösteren şehir Bizans döneminde de psikoposluk merkezi olarak varlığını sürdürmüş, X. yüzyılda terk edilmiştir.



Kyaenai 240 metre kadar yükseklikteki sarp kayalıkların üzerine kurulmuştur. Şehrin etrafını 450 metre uzunlukta bir sur çevirir. Surun Bizans döneminde de kullanıldığı sonradan konan taşlardan anlaşılmaktadır. Surun batı ve kuzey kısımlarında bugün üç kapı görülmektedir. Batı duvarının güney ucunda da dördüncü bir kapı olmalıdır.

Tepenin güney eteğinde ise tabii meyile oturtulmuş ve günümüze kadar sağlam gelebilmiş bir tiyatro bulunmaktadır. Tiyatro ile akropol arasında nekropol sahası yer alır. Ağaçlar arasında Roma Devri ne ait irili ufaklı birçok lahit bulunmaktadır. Kyaenai, Lykia Bölgesinde en çok lahit görülen şehir niteliğinde olduğundan buraya lahitler kenti de denir. Batı taraftakiler sade, doğu yamaçtakiler daha değişik ve bazıları kabartmalıdır. Bu kabartmalı lahitler M.Ö. 350'ye tarihlenir. Diğer lahitlerin hepsi Roma dönemine aittir.



İlçenin ana gelir kaynağı doğal güzelliklerinden dolayı turizmdir fakat bunun yerine sebzecilik ve tarım daha ön plandadır. Turizm dışında 1960 lı yıllarda başlayan örtü altı sebzecilik ve daha öncesine dayanan narenciye üretimi ilçenin temel geçim kaynaklarıdır. Ekonomik hayat bu iki büyük tarım sektörüne dayanmıştır. Küçük çaplı yerel ihtiyaçlara cevap verecek tarzda atölyeler de tekne imalatı yapılmaktadır.

İlçe tarihi geçmişi ve coğrafi konumu itibari ile turizm beldesidir. İlçede tarihten kalan Noel Baba Kilisesi, Myra Antik Kenti ve Tiyatrosu, Andreake Antik Kenti, Kaya Mezarları, Simena Antik Kenti turizm için cazibe oluşturmaktadır. Kekova adaları, Batık Kent in tertemiz denizi ve iklimi ile de beldemiz coğrafi yönden de turizm açısından şanslı bir yerleşim yeridir, ilçenin bütün bu özelliklerine rağmen turizmden yeterli derecede faydalandığı söylenemez. Bunun sebebi ulaşımın zorluğu, konaklama tesislerinin azlığı, bu yüzden hizmet sektörünün gelişmemesidir.




Ana Menü